Siz değerli misafirlerimizle belirlenen kalkış noktalarından hareketle turumuza başlıyoruz. 

 Sabahın erken saatlerinde, dileyen misafirlerimizle birlikte (Ekstra) büyüleyici bir deneyim yaşamak için Nemrut Dağı’nda Güneşin Doğuşu turuna çıkıyoruz. Otelimizden hareket eden minibüslerle, 2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı’na doğru tırmanırken, bölgenin mistik atmosferi bizi karşılıyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve “Güneşin Tanrılarına En Yakın Yer” olarak anılan bu görkemli zirvede, Doğu ve Batı Terasları’nda tarihin izini sürüyoruz. Zeus Oramastes, Apollon Mithras, Herakles Artagnes, Kommagene Kralları ve onları koruyan Aslan ile Kartal heykelleri eşliğinde, antik dünyanın ruhunu hissediyoruz. Güneşin yavaşça doğuşunu izlerken, kızıllığın taş heykeller üzerinde oluşturduğu büyüleyici manzarayı fotoğraflıyoruz. Bu unutulmaz anların ardından minibüslerimizle otelimize dönerek açık büfe kahvaltımızı alıyoruz. Kahvaltı sonrası, Diyarbakır’a doğru yola çıkıyoruz. İlk durağımız, Anadolu’nun ilk, İslam dünyasının beşinci Harem-i Şerif’i olarak kabul edilen Diyarbakır Ulu Camii. Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemlerinin izlerini taşıyan bu eşsiz yapı, muhteşem taş işçiliğiyle bizleri kendine hayran bırakıyor. Ardından, ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın müze evini ziyaret ediyoruz (Restorasyon nedeniyle dışarıdan görülebilir). Diyarbakır’ın geleneksel avlulu evlerinden biri olan bu yapıda, şairin yaşamına dair izler keşfediyoruz. Gezimizin bir diğer önemli noktası, Dicle Nehri’nin zarif kemerleri üzerine kurulu tarihi On Gözlü Köprü. Burada vereceğimiz kısa bir fotoğraf molasının ardından, kadim medeniyetlerin beşiği olan Hasankeyf’e doğru yol alıyoruz. Tarihi yaklaşık 12 bin yıl öncesine dayanan Hasankeyf, Mezopotamya’nın en eski yerleşim alanlarından biri olarak bilinir. Sümerlerden, Asurlulara; Perslerden, Romalılara kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bu eşsiz kent, geçmişin izlerini günümüze taşımaktadır. Dicle Nehri’nin kıyısında konumlanan bu büyüleyici şehir, kireçtaşı kayalıklarına oyulmuş mağaraları, Artuklu dönemine ait köprüsü, Zeynel Bey Türbesi ve tarihi kale kalıntılarıyla dikkat çekiyor. Ilısu Barajı’nın suları altında kalan eski Hasankeyf, taşınan tarihi eserleriyle yeni yerleşim alanında ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Dileyen misafirlerimiz, Hasankeyf’in doğal ve tarihi güzelliklerine daha yakından tanıklık etmek için tekne turuna katılabilirler. (Ekstra) Dicle Nehri’nin üzerinde süzülerek, eski ve yeni Hasankeyf’in panoramik manzarasını izleme fırsatı yakalıyoruz. Hasankeyf’te geçirdiğimiz keyifli dakikaların ardından, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ünlü Midyat’a doğru hareket ediyoruz. Binlerce yıllık geçmişe sahip taş konakları, dar sokakları ve mistik havasıyla büyüleyici bir atmosfer sunan bu şehir, Süryani kültürünün en önemli merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Buradaki ilk durağımız, 397 yılında inşa edilen ve Ortadoğu’nun en eski manastırlarından biri olan Mor Gabriyel Manastırı. Süryani halkı için büyük bir manevi öneme sahip olan bu kutsal yapının taş işçiliği ve benzersiz mimarisini yakından inceliyoruz. Manastır ziyaretimizin ardından, telkari sanatıyla ünlü Midyat Çarşısı’na uğruyoruz. Gümüş ustalarının el emeğiyle şekillendirdiği zarif takıları incelerken, dileyen misafirlerimiz alışveriş yapabilir. Midyat’ta geçirdiğimiz keyifli saatlerin ardından, tarihin taşlara kazındığı şehir Mardin’e ulaşıyoruz. Akşam yemeğimizi aldıktan sonra, taş konakların gölgesinde ve dar sokakların büyüleyici atmosferinde geçireceğimiz gece için otelimize yerleşiyoruz. Medeniyetlerin izinde unutulmaz bir günün ardından, konaklama Mardin’de.
 

Yeme-İçme Bilgileri & Mesafeler:

Sabah Kahvaltısı: Yol güzergahında uygun bir tesiste alınacaktır. (Ekstra)
Öğle Yemeği: Bölgede alınacaktır. (Ekstra)
Akşam Yemeği: Otelde alınacaktır. Tur ücretine dahildir.
Mesafeler: Gaziantep → Adıyaman: Yaklaşık 180 km (3 saat)
Konaklama: Adıyaman otelleri

 Sabahın erken saatlerinde, dileyen misafirlerimizle birlikte (Ekstra) büyüleyici bir deneyim yaşamak için Nemrut Dağı’nda Güneşin Doğuşu turuna çıkıyoruz. Otelimizden hareket eden minibüslerle, 2150 metre yüksekliğindeki Nemrut Dağı’na doğru tırmanırken, bölgenin mistik atmosferi bizi karşılıyor. UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan ve “Güneşin Tanrılarına En Yakın Yer” olarak anılan bu görkemli zirvede, Doğu ve Batı Terasları’nda tarihin izini sürüyoruz. Zeus Oramastes, Apollon Mithras, Herakles Artagnes, Kommagene Kralları ve onları koruyan Aslan ile Kartal heykelleri eşliğinde, antik dünyanın ruhunu hissediyoruz. Güneşin yavaşça doğuşunu izlerken, kızıllığın taş heykeller üzerinde oluşturduğu büyüleyici manzarayı fotoğraflıyoruz. Bu unutulmaz anların ardından minibüslerimizle otelimize dönerek açık büfe kahvaltımızı alıyoruz. Kahvaltı sonrası, Diyarbakır’a doğru yola çıkıyoruz. İlk durağımız, Anadolu’nun ilk, İslam dünyasının beşinci Harem-i Şerif’i olarak kabul edilen Diyarbakır Ulu Camii. Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı dönemlerinin izlerini taşıyan bu eşsiz yapı, muhteşem taş işçiliğiyle bizleri kendine hayran bırakıyor. Ardından, ünlü şair Cahit Sıtkı Tarancı’nın müze evini ziyaret ediyoruz (Restorasyon nedeniyle dışarıdan görülebilir). Diyarbakır’ın geleneksel avlulu evlerinden biri olan bu yapıda, şairin yaşamına dair izler keşfediyoruz. Gezimizin bir diğer önemli noktası, Dicle Nehri’nin zarif kemerleri üzerine kurulu tarihi On Gözlü Köprü. Burada vereceğimiz kısa bir fotoğraf molasının ardından, kadim medeniyetlerin beşiği olan Hasankeyf’e doğru yol alıyoruz. Tarihi yaklaşık 12 bin yıl öncesine dayanan Hasankeyf, Mezopotamya’nın en eski yerleşim alanlarından biri olarak bilinir. Sümerlerden, Asurlulara; Perslerden, Romalılara kadar pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bu eşsiz kent, geçmişin izlerini günümüze taşımaktadır. Dicle Nehri’nin kıyısında konumlanan bu büyüleyici şehir, kireçtaşı kayalıklarına oyulmuş mağaraları, Artuklu dönemine ait köprüsü, Zeynel Bey Türbesi ve tarihi kale kalıntılarıyla dikkat çekiyor. Ilısu Barajı’nın suları altında kalan eski Hasankeyf, taşınan tarihi eserleriyle yeni yerleşim alanında ziyaretçilerini ağırlamaya devam ediyor. Dileyen misafirlerimiz, Hasankeyf’in doğal ve tarihi güzelliklerine daha yakından tanıklık etmek için tekne turuna katılabilirler. (Ekstra) Dicle Nehri’nin üzerinde süzülerek, eski ve yeni Hasankeyf’in panoramik manzarasını izleme fırsatı yakalıyoruz. Hasankeyf’te geçirdiğimiz keyifli dakikaların ardından, tarihi ve kültürel zenginlikleriyle ünlü Midyat’a doğru hareket ediyoruz. Binlerce yıllık geçmişe sahip taş konakları, dar sokakları ve mistik havasıyla büyüleyici bir atmosfer sunan bu şehir, Süryani kültürünün en önemli merkezlerinden biri olarak kabul ediliyor. Buradaki ilk durağımız, 397 yılında inşa edilen ve Ortadoğu’nun en eski manastırlarından biri olan Mor Gabriyel Manastırı. Süryani halkı için büyük bir manevi öneme sahip olan bu kutsal yapının taş işçiliği ve benzersiz mimarisini yakından inceliyoruz. Manastır ziyaretimizin ardından, telkari sanatıyla ünlü Midyat Çarşısı’na uğruyoruz. Gümüş ustalarının el emeğiyle şekillendirdiği zarif takıları incelerken, dileyen misafirlerimiz alışveriş yapabilir. Midyat’ta geçirdiğimiz keyifli saatlerin ardından, tarihin taşlara kazındığı şehir Mardin’e ulaşıyoruz. Akşam yemeğimizi aldıktan sonra, taş konakların gölgesinde ve dar sokakların büyüleyici atmosferinde geçireceğimiz gece için otelimize yerleşiyoruz. Medeniyetlerin izinde unutulmaz bir günün ardından, konaklama Mardin’de.

 Yeme-İçme Bilgileri & Mesafeler:

Sabah Kahvaltısı: Otelde alınacaktır. Tur ücretine dahildir.
Öğle Yemeği: Bölgede alınacaktır. (Ekstra)
Akşam Yemeği: Otelde alınacaktır. Tur ücretine dahildir.
Mesafeler: Adıyaman → Diyarbakır → Mardin: Yaklaşık 434 km (6 saat)
Konaklama: Midyat - Mardin otelleri.

Sabah otelde alacağımız açık büfe kahvaltının ardından, Mezopotamya’nın kadim şehirlerinden biri olan Mardin’i keşfetmeye başlıyoruz. Mezopotamya Ovası’na bakan etkileyici manzaralar eşliğinde, taş işçiliği ve benzersiz mimarisiyle göz kamaştıran bu tarihi şehirde unutulmaz bir yolculuğa çıkıyoruz. İlk durağımız, bölgenin en önemli eğitim merkezlerinden biri olan Kasımiye Medresesi. 15. yüzyılda Artuklular döneminde yapımına başlanan ve Akkoyunlular zamanında tamamlanan bu medrese, ilim ve bilgelik yuvası olmasının yanı sıra etkileyici mimarisiyle de dikkat çekiyor. Medresenin avlusunda yer alan havuz ve su kanallarının sembolik anlamlarını rehberimizden dinleyerek, geçmişin izlerini keşfediyoruz. Ardından, Mardin’in dar ve taş döşeli sokaklarında yürüyerek şehrin mimari güzelliklerini keşfetmeye devam ediyoruz. Yüzyıllardır farklı inançların ve kültürlerin bir arada yaşadığı bu büyüleyici şehirde, Kırklar Kilisesi’ni ziyaret ederek Süryani Ortodoks cemaatinin ibadet mekânını yakından tanıyoruz. Tarihi abbaralardan geçerek Eski PTT Binası’na ulaşıyoruz. Bu zarif yapı, döneminin en güzel sivil mimari örneklerinden biri olarak dikkat çekiyor. Ardından, Mardin’in sembollerinden biri olan Ulu Camii’yi ziyaret ederek Selçuklu mimarisinin görkemine tanıklık ediyoruz. Şehidiye Camii ise ince taş işçiliğiyle görenleri kendine hayran bırakıyor. Dileyen misafirlerimizle birlikte, Mezopotamya’nın en önemli antik kentlerinden biri olan Dara Antik Kenti’ni ziyaret ediyoruz. (Ekstra) Roma İmparatorluğu’nun doğudaki en önemli askeri yerleşimlerinden biri olan Dara, kaya mezarları, su sarnıçları ve surlarıyla geçmişin görkemini günümüze taşıyor. Burada gömü alanı olarak kullanılan devasa yer altı mezarlarını keşfederken, binlerce yıllık tarihin izinde unutulmaz anlar yaşıyoruz. Gezilerimizin ardından Mardin’in tarihi çarşısında serbest zaman veriyoruz. Yöresel baharatlar, Mardin’e özgü sabunlar ve ince işçilikle hazırlanan gümüş telkari takılar arasında dolaşarak, hem alışveriş yapıyor hem de şehrin geleneksel atmosferini hissediyoruz. Alışveriş molamızın ardından, peygamberler şehri olarak bilinen Urfa’ya doğru hareket ediyoruz. Dileyen misafirlerimizle birlikte, yol üzerindeki Harran’ı ziyaret ediyoruz. (Ekstra) İsmi “Yolların Kesiştiği Yer” anlamına gelen ve 5000 yıllık köklü bir geçmişe sahip olan Harran, sıra dışı konik kubbeli evleriyle adeta zamana meydan okuyor. Bölgenin kurak ve sıcak iklimine uygun olarak inşa edilen bu geleneksel kerpiç evler, geçmişin izlerini günümüze taşıyan nadir yapılardan biri olarak dikkat çekiyor. Harran’da gerçekleştirdiğimiz gezimizde, İslam dünyasının ilk üniversitesi kabul edilen Harran Üniversitesi kalıntılarını ziyaret ediyoruz. Bilim tarihine yön veren birçok alimin yetiştiği bu önemli merkezde, eski çağların bilgiyle yoğrulmuş atmosferini hissediyoruz. Ardından, tarihi Harran Kalesi’ni ve bölgenin geleneksel taş mimarisini yansıtan Kervansaray ile Konik Harran Evleri’ni görüyoruz. Harran ziyaretimizin ardından, Urfa’daki otelimize ulaşıyor ve dinlenmek için serbest zaman alıyoruz. Akşam saatlerinde dileyen misafirlerimiz, Urfa'nın geleneksel eğlencesi olan yemekli Sıra Gecesi programına (Ekstra) katılabilirler. Türkülere eşlik edip çiğ köfte yoğruluşunu izleyerek, unutulmaz bir yöresel deneyim yaşıyoruz.

 Yeme-İçme Bilgileri & Mesafeler:

Sabah Kahvaltısı: Otelde alınacaktır. Tur ücretine dahildir.
Öğle Yemeği: Bölgede alınacaktır. (Ekstra)
Akşam Yemeği: Sıra Gecesinde alınacaktır. (Ekstra)
Konaklama: Şanlıurfa Otelleri (Oda + Kahvaltı Konaklama)
Mesafeler: Mardin → Harran → Şanlıurfa: Yaklaşık 265 km

 Sabah otelde alacağımız açık büfe kahvaltının ardından Şanlıurfa’da ilk olarak, Halil-ür Rahman ve Rızvaniye Camileri, Balıklı Göl, Aynzeliha Gölü ve Hz. İbrahim Makamı gibi kutsal mekanları ziyaret ediyoruz. Hz. İbrahim’in ateşe atıldığı yer olarak bilinen Balıklı Göl’ün mistik atmosferinde yürüyüş yaparak, efsanelerle dolu bu şehrin ruhunu hissediyoruz. Ardından, bölgenin ünlü lezzetleri ve yöresel ürünleri hakkında bilgi almak için İsot Sarayı’na uğruyoruz. Burada, şanlı Urfa biberi (isot), doğal salçalar ve baharatlar hakkında hem bilgi alıyor hem de tadım yapıyoruz. Son olarak, bölgenin en önemli ticaret noktalarından biri olan bedestende serbest zaman veriyoruz. Gümrük Hanı’na uğrayarak tarihi atmosferde bir çay molası vermenizi tavsiye ederiz. Molalarımızın ardından insanlık tarihinin en eski tapınak kompleksi olan Göbeklitepe’ye doğru yola çıkıyoruz. Yaklaşık 12 bin yıl önce inşa edilen ve tarihin bilinen ilk tapınağı olarak kabul edilen Göbeklitepe, gizemli hikayesiyle bizleri büyülüyor. Neolitik Çağ’ın hac merkezi olarak anılan bu benzersiz yapıyı gezerken, burada yapılan kazılar ve keşfedilen semboller hakkında rehberimizden bilgiler alıyoruz ve bu güzel şehirden ayrılarak Çukurova'nın gözbebeği Adana'ya ulaşıyoruz. Şehrin siluetini süsleyen, görkemli mimarisiyle Sabancı Merkez Camii bizleri karşılıyor. Burada kısa bir fotoğraf molasının ardından dönüş yolculuğumuza başlıyoruz. Sabah saatlerinde İstanbul’a ulaştıktan sonra siz değerli misafirlerimizi almış olduğumuz noktalara bırakarak farklı bir Go-Turkey organizasyonunda buluşmak üzere vedalaşıyoruz.

 Yeme-İçme Bilgileri & Mesafeler:

Sabah Kahvaltısı: Otelde açık büfe veya set menü olarak alınacaktır (fiyata dahil).
Öğle Yemeği: Bölge restoranlarında serbest menü olarak alınıyor(ekstra).
Akşam Yemeği: Bölge restoranlarında serbest menü olarak alınıyor(ekstra).
Konaklama: Konaklama Yoktur
Mesafeler: Şanlıurfa → Adana → İstanbul: Yaklaşık 1300 Km